Skip to main content

Posts

Showing posts from October, 2019

Habil ile Kabil

Ellah'a (YHWH-Allah) kurban sunanların ilki Habil ile Kabil'dir. Habil çoban olduğu için hayvan, Kabil (Kayin-Kain) ise çiftçi olduğu için toprak ürünlerini adak olarak Tanrı'ya sunmuşlardır. Ne var ki Tanrı, bitki ürününü kabul etmemiş hayvanı adak olarak kabul etmiştir. (Bkz:Tekvin/4)   Kuran'ın bu hikayeye bir itirazı yoktur (Bkz:5/27-31)   Müminler der ki "Bu hikayeye bakarak kurban olarak hayvan kesilmesi gerektiğini anlayabiliriz" Tevrat'ta yazmayan başka bir hikaye daha yaygındır. Bu hikayeye göre, Kabil'in Habil'i öldürme sebebi, Habil'in evleneceği kadına aşık olmasıdır Muazzez İlmiye Çığ der ki "Sümer mitolojisinde; Çoban Tanrısı ile Çiftçi Tanrısı aynı tanrıçaya aşık olurlar, Tanrıça, Çoban tanrısının ona verdiği ürünleri tercih ederek onunla evlenir" Tevrat'a göre; Kabil Habil'i öldürünce Ellah, ceza olarak Kabil'in tarımla uğraşmasını yasaklar ve onu başka diyarlara sürer.  (Tekvin/4)  Bilim der ki, &qu

YHWH

Neden hristiyan olmamak gerektiğini bir müslümana, neden müslüman olmamak gerektiğini de bir hristiyana sormak en doğrusudur. Bir müslüman Tevrat ve İncil kelimelerini duyduğunda en kral ateistten daha ateist oluverir. Tevrat'ta anlatılan Tanrı ile Kuran'da anlatılan Tanrı arasında kapanmaz farklar vardır. Her iki tanrı da kainatın kralıdır ama yaşadıkları dönem itibariyle kainata bakış açıları farklıdır Tevrat döneminde Tanrı, tepesinde gökkubbe olan yeryüzünü idare eden insandan hallice bir devdi. Çok güçlüydü ama kusursuz değildi, Tevrat'ın tanrısı Yahweh, yeryüzünde Adem'in yanına cennete indiğinde Adem'i görememiş ve "Nerdesin" diye ona seslenmiştir. Yahweh, Nuh Tufanı'nda abarttığını düşünmüş ve pişman olmuştur.  Yahweh, Hz.Yakub ile güreşmiş ve ona yenilmiştir. Hz.Musa Yahudiler'i savaşa çağırdığında "Git sen Rabbinle birlikte savaş" diye cevap vermişler. Bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştım, bu nasıl bir terbiyesizlikti. So

Rüya

İnsanoğlu, ömrü boyunca tanrısından bir işaret beklemektedir. Her daim meleklerle görüşemeyeceğine göre rüya, bu işaret için en uygun yöntemdir. Yani Ellah'ın, kuluna rüya yoluyla işsretler gönderdiği düşünülmüştür. Günümüzde "Rüya ile amel edilmez" fikri, İslam bilginlerince de kabul görmeye başlamıştır. Halbuki tarihin en efsanevi-dini hikayelerini şekillendiren olaylar, rüya ile yapılan amellerdir. Görülen rüyaların çok azının gerçek bir olaya işaret ettiği anlaşılınca, din adamları rüyaları kategorize etme kararı almışlar. Rüyalar üçe ayrılır : Salih rüya, şeytani rüya, bilinçaltı rüya Bkz: Sorularla İslamiyet Şeytani rüya ve bilinçaltı rüya aynı noktada birleşirler : Saçmalık.... Yani din adamları da kabul eder ki, gördüğümüz rüyaların çoğu saçmalıktır Psikanalistler der ki; "Rüyalar geleceği değil, daima geçmişi gösterirler, rüyada görünenler daima geçmişte bir noktaya değmektedir" Ancak, kutsal kitaplara baktığımızda en kritik kararların her zaman

Melekler

Hristiyan inancında çok sayıda rastladığımız melek kavramına İslam'da daha çok dört melek özelinde rastlarız. Cebrail, Mikail, Azrail ve İsrafil. Bu meleklerin kökeni de hristiyanlıktır. Bunun yanı sıra her insanın sağında ve solunda birer melek bulunur ve onlar her meseleyi tek tek yazarlar. Adları Kiramen Katibin'dir.  Melekler birer dijital makine değilse, Ellah'ın bilişim sektörüyle arasının pek iyi olmadığı kanaatindeyim, manuel çalışma yöntemlerini tercih etmektedir. Eğer Allah dijital yöntemler kullansaydı, bunca melek işsiz kalabilirdi, o yönden hak veriyorum ama o zaman aklıma şu soru geliyor. Dijital makine olmayan bunca meleğin kayıtları hatasız tuttuğunu nereden bileceğiz. Ya benim amellerimi yanlış yazıyorsa? Eğer Ellah, amellerimi takip etmek için manuel çalışan, olay yerinde bizzat bulunup gözlem ve analiz yapması gereken, dijital olmayıp hızlı hareket edemeyen meleklere ihtiyaç duyuyorsa, en kritik anlarda, mesela bir penaltı atışı, bir kaza anı, başın a

Kalp ve Akıl

Kuran'da çok sayıda ayette "Hiç düşünmez misiniz, hiç akletmez misiniz" anlamında ayetler bulunmaktadır. "Görme" eylemi için "göz" organımızı, "işitme" eylemi için "kulak" organımızı kullanıyor olduğumuz defalarca belirtilmiştir. Ancak düşünme eylemi için her defasında "kalp" organının gösterilmesini anlamak güçtür. Buna karşın "beyin" kelimesi Kuran'da tek bir kez dahi geçmemektedir. "Onların kalpleri vardır kavramazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler" (7/179) Burada "beyin" kelimesinin neden kullanılmadığını anlamak güç.  "Onların beyinleri vardır kavramazlar, gözleri vardır görmezler, kulakları vardır işitmezler" olabilirdi "Onların beyinleri vardır, ancak kalpleri kördür/ kötüdür/ yoktur"  olabilirdi Acaba "kalp" kelimesinden kastedilen şey "beyin" olabilir mi? Başka bir ayete bakalım: "Gerçekte gözler değil, göğ

İsa Çarmıha Gerildi Mi

Hz.Muhammed, Mekke'de her normal insan gibi mütevazı bir şekilde doğmuş, Medine'de yine mütevazı bir şekilde ölmüştür. Doğumunda ve ölümünde bedeniyle alakalı olağanüstü bir durum görülmemiştir. Ancak Hz.İsa, meleklerin bizzat getirdiği bir ruh ile doğmuş ve Kuran'a göre ölümü esnasında göğe kaldırılmıştır. Hz.Muhammed bu kadar normal iken, Hz.İsa neden bu kadar olağanüstü? Hristiyanlar der ki, "Hz.İsa ölümü esnasında göğe kaldırılmadı, çarmıha gerildi, öldü, üç gün sonra tekrar dirildi" Müslümanlar der ki, "Çarmıha gerilen İsa değildi, İsa'ya benzeyen başka birisi idi" Üstelik Kuran der ki, "İsa hem peygamberdir, hem Allah'ın kelimesidir, hem de Allah'ın ruhundandır" (4/171)  Kuran'daki bu ayetlere bakıldığında  İsa hakkındaki "Tanrı - Yarı Tanrı - Tanrı oğlu" iddialarının çok da mesnetsiz olmadığı kanaatine varıyorum İsa dışında birçok peygamber, başta Zekeriya, Yahya gibi dönemdaşları da vahşi şekillerde öldü

Hazreti Musa Hikayesi

RÜYA : Hem Hz.Musa'nın hem Hz.Yusuf'un hikayesinde, şehrin kralı bir rüya görür, bu rüyayı çok önemser ve tabir ettirmek için çok büyük çaba sarf eder. Her iki kral da, putperest olduğu halde, her ikisi de gaybı çok isabetli bildiren bir rüya görmüştür. Bkz: İsabetli Rüyalar MISIR'A HİCRET : Hem Hz.Musa hem de Hz.Yusuf, sıradan bir İsrailli olarak İsrail halkının içinde doğar. Hikayeleri Mısır Sultanı'nın sarayında devam eder. İKİ AİLE : Hem Hz.Musa hem Hz.Yusuf, birinci ailesinden koparılmıştır. Musa nehire, Yusuf kuyuya atılmıştır. Her ikisinin de ikinci ailesi bir Mısır soylusudur.  Her iki hikayede de yeni ailenin hanımefendileri, çocuk yaştaki İsrailli kahramana yakın davranmaktadır. Beyefendiler ise, çocuğun evi terketme sebebi olacaktır. ADLİ VAKA :  Hz.Yusuf, Mısırlı bir kadını taciz suçlamasıyla hapse düşmüştür. Hz.Musa ise Mısırlı bir adamı öldürme suçundan aranmaktadır. Bu vakaların ardından her iki peygamber de kralın huzuruna yeniden çıkacaktır. VUSLA

Enfal Suresi

Ülkemiz Türkiye'de bir süredir F-35 mi alalım, S-400 mü alalım tartışması alabildiğine gidiyor. Her konuda yapılan tartışmalara dahil olan din adamlarımız nedense bu konuda nedense sessizler. Halbuki Enfal Suresi 60.ayette "D üşmanlarına karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, düşmanı korkutursunuz" yazmaktadır. Enfal Suresi'ne başından sonuna kadar baktığımızda o dönemin siyasi konjonktürü içerisinde savaşları yorumlayan, yapılan hataların ve iyi işlerin analizini yapan bir sure olarak görünmektedir. Bu sureyi bu şekilde yorumlarsak ve günümüze dair hiçbir ders çıkarmayacak olursak, sosyolojik ve siyasi olarak herhangi bir sorun yaşamayız, yaşayacağımız tek sorun dini felsefimizle ilgili olabilir. Aksi halde karşımıza çözülmesi güç durumlar çıkmaktadır. Ayet-1'e göre ganimetler sadece peygambere aittir sözü kırk ayet sonra yumuşatılmış ve sadece beşte biri peygambere ait hale gelmiştir. Üstelik günümüzde peygamber

Zeyneb binti Cahş

Hz.Muhammed'in Zeyneb bt. Cahş ile evliliği çok konuşulmuş ve çeşitli yorumlara neden olmuştur. Hz.Muhammed, Zeyneb'e aşık mıydı, oğlunun karısına göz koydu mu, yoksa Ellah'ın emrini mi yerine getirdi? Bir Aşk-ı Memnu gerçek mi oldu?   TEORİ 1 : Hz.Muhammed, bu ayet gelene kadar Zeyneb'e hiç aşık olmadı Bu teoriye göre Hz.Muhammed, Ellah'ın emriyle, Zeyneb'e karşı hiçbir sevgi hissetmeksizin onunla evlenmiştir. Bu sayede Ellah, evlatlıkların karılarıyla evlenilebileceğini göstermek istemiştir. Bu teoriye şöyle itirazlar vardır: Ellah'ın, evlatlıkların karılarıyla evlenilebileceğini göstermesi için ayet indirmesi kafi değil midir.  Ellah, bu teoriyi pratiğe dökmek için peygamberinden ve onun yaşayan evlatlığından başka örnek bulamamış mıdır Bu mesele, pratiğe dökülmesi gerekecek kadar önemli midir? Bu ayetten sonra kaç kişi evlatlığının karısıyla evlenmiştir. Medine'nin, arapların ya da insanlığın gerçekten böyle bir sorunu var mıydı, yoksa Ellah,

İlah

"İlah" kelimesi ile "Allah ya da Arapça orjinali olan "Ellah" kelimesi fazla benzer değil mi? "El-İlah" ile "Ellah" birbirine benzer mi? "Bismillah" ile "bismİlah" arasındaki benzerlik olağanüstü değil mi? Peygamberliğin yedinci senesinde Kureyş müşrikleri, Hz.Muhammed ve yandaşlarına "şıb" denen bir ambargo uygulamaya karar veriyor. Bu ambargo için Kabe'ye bir yazı asıyorlar. İddiaya göre o yazıyı bir süre sonra kurt yiyor ve sadece yazının başındaki "Bismike Allahümme" kısmı yenmemiş halde asılı kalıyor. Müşrikler bunu bir işaret olarak görerek ambargoyu kaldırıyorlar. ( Sorularla İslamiyet - Şıb  ) Bu hikayeden anlıyoruz ki, müşriklerin inandıkları en büyük Tanrı'nın ismi Allah. Yani "Allah" kelimesi İslamiyet'ten çok daha eski bir kelime "Allah" kelimesi elif harfiyle başlar ve takip eden ünsüz harfe göre a-e-i-u ünlülerine dönüşebilir. Örneğin "Resulullah

Hazreti İsa'nın Babası

Tanrı'nın hamile bıraktığı bir kadınla evlenir misiniz? O kadınla aynı yatakta yatar mısınız? O kadını yeniden hamile bırakır mısınız? Bu durumda siz Tanrı'nın nesi olursunuz? Bu sorulara "Evet" cevabı veren bir adam tarihte mevcut, adı da Yusuf... Hristiyan öğretisine göre Yusuf, nişanlısı Meryem'in nasıl hamile kaldığını anlayamaz ve onu bırakır. Derken bir rüya görür ve rüyası üzerine Meryem'i tekrar alır. Dünya tarihinin en kritik kararlarının daima rüyalarda alınması da manidardır Diyelim ki, Yusuf rüya gördü ve başkasından hamile olarak görünen Meryem ile evlendi; acaba Tanrı'nın hamile bıraktığı Meryem nasıl oldu da Tanrı'nın üzerine koynuna erkek almayı kabul etti? Koynuna başka bir erkek alırken, Tanrı'dan izin aldı mı? Tanrı'nın oğlunun annesi olsanız, hangi cüretle bir fani ile evlenmeyi kabul edersiniz?  Diyelim ki, Meryem de melekler vasıtasıyla Tanrı ile görüşüyordu ve Meryem'in evlenmesine Tanrı izin vermiş olsun. Bir de T

Cennet Nerede

"Öldükten sonra yok olmak, her şeyi unutmak ve unutulmak, yaptığı iyiliklerin ve çektiği sıkıntıların karşılığını görememek" kaygısı, gelecek planlaması yapabilen insan türü için, ölüm sonrasını sorgulama sebebidir. Dünyanın her yerinde bizden önce yaşayanlar, bu sorgulamayı yapmış ve bunların en popüleri "cennet" fikri olmuştur.  Peki insanoğlunun, inancı ne olursa olsun, duyarsız kalması mümkün olmayan "cennet" teorisi nasıl ortaya çıktı. Kelime anlamı "bahçe" olan cennet, Ellah( Allah-YHWH)'ın hazırladığı hayatın sonu için düşünülen büyük plan mıydı, yoksa insanların teselli kaynağı mı? İlk Mekan : Ellah, ilk insan olan Adem'i yaratır, Kuran'da mekanı belli değildir ama Tevrat'ta onu yeryüzünde yani dünyada Aden denilen cennete(bahçeye) koyar. Aden Cenneti :  Aden(Adn) Cenneti Kuran'da ölünce verilen ödüllerdendir. Tevrat'ta ise Aden Cenneti(Bahçesi)'ni bir ırmak sulamaktadır. O ırmak Pişon, Gihon, Fırat ve Dicl

Araf Suresinde Adem ile Havva

Sizi bir tek candan (Âdem'den) yaratan, ondan da yanında huzur bulsun diye eşini (Havva'yı) yaratan O'dur. Eşi ile (birleşince) eşi hafif bir yük yüklendi (hamile kaldı). Onu bir müddet taşıdı. Hamileliği ağırlaşınca, Rableri Allah'a: Andolsun bize kusursuz bir çocuk verirsen muhakkak şükredenlerden olacağız, diye dua ettiler. Fakat (Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında (sonradan insanlar) Allah'a ortak koştular. Allah ise onların ortak koştuğu şeyden yücedir. (Araf,7,189-190) Diyanet'in eklediği, Kuran'da olmayan parantezi kaldırdığımızda hikaye oldukça açık. Havva ilk kez çocuk doğurmaktadır. Hamilelik ağırlaşınca Allah'tan yardım isterler. Çocuk doğunca Allah'ı unutup ona şirk koşarlar. Bu konuda Tırmizi ve diğer hadisçilerin iddiasına bakalım : Semure İbn Cündeb'den rivayete göre Hz. Peygamber şöy­le buyurmuştur: "Vaktiyle Havva'nın doğurduğu her çocuk ölüyor­du. Bunun üzerine Hav

İmtihan Dünyası

Tek tanrılı dinlere göre yeryüzü, bir imtihan amacı ile yaratılmıştır. İyi insanların cennete, kötü insanların cehenneme gittiği bir imtihandır bu. Zerdüşt inancına göre imtihanı geçen insanlar Sinvat köprüsü'nü geçince onları güzel bir kız karşılayacaktır, kötü insanlar ise köprüyü geçemeyeceklerdir. Yine bu dinlere göre Ellah(Allah-YHWV)'ın varlığına ve birliğine iman şartı da bulunmaktadır. Ancak bu bakış açısının adaletli olup olmadığı ile alakalı sorular oluşmaktadır Tanrı'ya inanan, onu kızdırmaktan korkan ve iyilik yapmaya çalışan insanlar, mesela Sümerler, Tanrı'nın sayısında isabet edememişler ise cehenneme mi gideceklerdir İsrail etkisi olmayan yerlerde tek tanrıcılık yoktur. Bu durumda tek tanrıcılığın ulaşmadığı yerlerde yaşayan insanlar toptan cehenneme mi gideceklerdir Kızılderililer, aborijinler ve medeniyetin günümüzde bile hala ulaşmadığı Afrika insanlarını da aynı son mu beklemektedir. Örneğin Türkiye'de sıradan bir hayat sürüp, evlenip çoluk

İfk Hadisesi

İFK HADİSESİNDE NE OLDU Bütün kasabanın Ayşe hakkında ileri geri konuştuğu, Hz.Ali'nin bile "Şüphen varsa boşa Ayşe'yi" diye tepki gösterdiği iddia edilen İfk hadisesinde aslında ne oldu? Ayşe, Hz.Muhammed'i aldattı mı, yoksa her şey aksi gittiği için mi olay büyüdü, bunu bizzat Ayşe'nin ağzından anlamaya çalışalım AYŞE DİYOR Kİ ( Sîre, 3:310-311; Müslim, 8:113-114 ) Hiç bilmediği bir arazide, gece vakti, hiç bilmediği bir krokide,  kafilenin belki de tek özgür kadını Ayşe, onca askerin arasından AVM'de WC-bayan tuvaletine gidermiş gibi tek başına tuvalete gitmiştir.  Tuvalete gitme işlemini kendisini taşıyan yardımcılarına bile söyleme ihtiyacı hissetmemiş, yardımcıları da onu görmemiştir. Tuvalet, ne kadar uzaktaydı bilemiyoruz ama bu mesafe süresince gerdanlığını düşürdüğünü söylemektedir.  Gerdanlık, her nereye düştüyse bir türlü bulunamamaktadır. Ayşe, "Yolda düşürsem görürdüm" veya "Belki de hevdeçte kaldı" dememiş, aradı